Hacer Foggo
Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Ömer Lekesiz, vize krizi ile ilgili 10 Ekim 2017 tarihinde bir köşe yazısı yazıyor. Yazının başlığı ‘Vize krizi ya da “şecâ’at arzederken merd-i kipti sirkatin söyler”’. Bu başlığın Türkçesi ise “Çingene yiğitliğini anlatırken, hırsızlığını söyler”.
Yıllardır, her nedense, yazarlar anlatmak istediklerini yazarken ya da eleştiri kaleme alırken bu deyimde ısrar ediyor, başka ifadeler kullanmıyorlar. Ömer Lekesiz de Amerika’nın vize krizini ve personelini korumasını bu deyimle açıklamaya ihtiyaç duymuş. Bu deyimi kullanarak toplumda Romanlara karşı var olan önyargıyı pekiştirdilerinin farkındalar mı, gerçekten merak ediyorum.
Bu sözü daha önce de bir çok kez Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) sıralarında politikacılar, bilinçli ya da bilinçsizce kullanmışlardır. Oysa biraz empati yapabilselerdi, bu cümledeki “çingene” ifadesi yerine kendilerini kökenlerini, etnik kimliklerini koysalardı; bu deyimin ağırlığı altında yüzyıllardır ezilen, hayatın her alanında horlanan Romanları biraz olsun anlar; onlara yönelik önyargıları azaltmak için çaba sarf ederlerdi.
Milat Gazatesi’nin 9 Ekim 2017 tarihli sayısında ise yazar Sadullah Özcan “Bölgesel ve Dünya Dengelerinde Türkiye” başlıklı iç siyasetteki gelişmeleri konu aldığı köşe yazısında, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “FETÖ bağlantısı iddialarının artması üzerine tavsiyelere uyarak” sessiz sessiz sedasız görevden ayrıldığını, benzer şekilde Düzce Belediye Başkanı’nın da görevden ayrıldığını belirttikten sonra şöyle devam ediyor:
“ Ama geçmiş irtibatları bu iki isimden daha aşikar olanların, kendilerine yapılan tavsiyeleri, bırakın halk arasında ki tabirle ifade edelim, çingene kardeşlerimden özür dileyerek, ‘Çingene üstesi’ modunda karşılamaları, bir de kendi aralarında dayanışma platformu kurarak cephe oluşturmaları, suçüstü hallerini ortaya koyuyor.”
Bu nasıl bir ırkçılıktır? Hem özür dileyip, hem de görevden ayrılmayanları “çingene üstesi” modunda davranmakla eleştirmek, Roman topluluğunu aşağılamak ve eleştiriyi yapacak başka bir ifade bulamamak… Üstelik bunun Romanları kıracağını, dökeceğini, öfkelendireceğini bile bile yapmak ve bu sözcüğü “özürle” birlikte, ısrarlı bir biçimde kullanmaktan vazgeçmemek…
Pes diyorum. Romanlarla on yılını aşkın süredir çalışan bir kişi olarak, yıllarca okullarda arka sıralarda işte bu bakışlar nedeniyle oturtulan bütün çocuklar ve onların gelecekleri adına bu “nefrete” pes diyorum, pes!
[twitter_share]